Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

blog-1-1024x544

Nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminat davası Türk Medeni Kanunu’nun 121’nci maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddeye göre: ‘‘Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.’’ diyerek hüküm altına almıştır. Hüküm incelendiğinde nişanını bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusurlu olan taraftan manevi tazminat isteyebilecektir. Nişanın bozulması nedeniyle açılacak olan manevi tazminat davasında, davacı iddiasını her türlü delil ile ispatlayabilir.

Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat Davasının Şartları

1-) Geçerli bir nişanlılık durumu bulunmalıdır.

Geçerli bir nişanlılık durumu söz konusu değilse bu davanın açılabilmesi mümkün değildir. Geçerli bir nişanlılık olmaması durumuna şu örnekleri verebiliriz; evlenme vaadi olmadan birlikte yaşamak, flört durumu, sevgililik ilişkisi yaşayanlar, aynı evi paylaşanlar, hayat ortaklığı sürdüren kişilerin TMK. Md. 120’ye dayanarak dava açma hakları yoktur.

2-) Nişan bozulmuş olmalıdır.

Nişanın bozulması nedeniyle açılacak olan manevi tazminat davası için geçerli olan nişanlılık durumunun bozulmuş olması gerekmektedir. 

3-) Kişilik hakkı saldırıya uğramış olmalıdır.

Nişanın bozulması nedeniyle açılacak olan manevi tazminat davası için kişilik hakkı saldırıya uğramalıdır. Kişilik hakkına saldırı çok farklı şekillerde gerçekleşebilir. Bunlara örnek verecek olursak; duygusal şiddet, görsel şiddet, cinsel şiddet, sosyal şiddet, fiziksel şiddet, ve son olarak ekonomik şiddete maruz kalma durumlarını örnek gösterebiliriz.

4-) Saldırı hukuka aykırı olmalıdır.

Hukuka aykırılık durumu TMK md 24’de düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırı olacaktır.

Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat Davasının Tarafları

Nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminat davasında davacı taraf nişanlılardan biridir. Davalı taraf ise, kusurlu olan nişanlı taraftır.

Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat Davasında Zamanaşımı

Nişanın bozulması nedeniyle açılacak olan manevi tazminat davasının zamanaşım süresi TMK. Md. 123’de düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre nişanlılığın sona ermesinden itibaren bir yıl içinde dava açılmalıdır. Bir yıllık süre geçtikten sonra dava zamanaşımına uğrar.

Nişanın Bozulması Nedeniyle Manevi Tazminat Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Nişanın bozulması nedeniyle manevi tazminat davasında görevli mahkeme aile mahkemeleridir. Aile mahkemelerin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk mahkemeleri görevlidir. Yetkili mahkeme ise genel hükümlere göre belirlenir.

İlgili Yargıtay Kararları

 Doğal olan üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz.

‘‘Kural olarak nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. (TMK m. 121) Nişanın bozulmasından dolayı davacı lehine manevi tazminata hükmedilebilmesi için, nişanın haksız olarak bozulmasının yanında, davacının kişilik haklarının da ihlal edilmiş olması gerekir.
Nişanın bozulması, doğal olarak taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratır ve menfaat ihlaline neden olur. Ancak sırf, nişanın bozulmasından dolayı duyulan üzüntü ve hayal kırıklığına uğranılmış olması manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli değildir. Doğal olan üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Zira, manevi tazminata karar verilebilmesi için istemde bulunan nişanlının kişisel haklarının fahiş olarak zarara uğramış olması gerekir. Bu fahiş zararın somut olay ve nedenlere dayanılarak ispat edilmesi gerekir.
Somut olayda; davacı – karşı davalı tanıkları nişanın bozulmasının nedeni ve hangi taraftan kaynaklandığını bilmediklerini beyan ettiği, davalı -karşı davacı tanığı….”…davacı … bana ‘bu iş olmayacak,… ailemin dediği hiçbir şeyi yapmak istemiyor, ailemin sözünden dışarı çıkamam’ dedi, yanımda Ece de vardı, daha sonra kızım davacıya ulaşmaya çalıştı ama davacı telefonlara çıkmadı, 15 gün sonra görüştüklerinde davacı … kızıma, artık düğünün olmayacağını söyledi…” şeklinde; davalı – karşı davacı tanığı … ise “…davalı ve annesinin çalıştığı işyerine gitmiştim, tarafların tartışma seslerini koridordan duyabiliyordum, davacı, davalıya hitaben ‘annem senden birşeyler yapmanı istiyor, sen neden annemi dinlemiyorsun, birlikte oturmamızı neden istemiyorsun’ dedi, davalı da karşılık veriyordu, o sırada taraflar dışarı çıktı ve davacı ‘ bu iş bitti artık düğün yapmaya gerek yok’ dedi…” şeklinde beyanda bulundukları anlaşılmaktadır. O halde, davacı – karşı davalı, nişanın davalı – karşı davacı …’nin kusurlu davranışları sonucu bozulduğunu ispat edemediğinden manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile manevi tazminat isteminin kısmen de olsa kabülüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da hükmün bozulmasını gerektirmiştir.’’(Yargıtay 3. H.D. 27.04.2016 gün 2015/11152 E. 2016/6663 K. sayılı ilamı)

Davacı nişanın bozulması nedeniyle fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.

‘‘4721 sayılı TMK. nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.
Bir nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Ne var ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.
Temyize konu uyuşmazlık konusunda; davacı …’in iş yerinde birlikte çalıştığı bayan müdüresi ile iş çıkışı ailesinin bilgisi dahilinde dışarıda çay içmeye gitmesi davalı ve ailesince “dul bir bayanla nasıl zaman geçirirsin?” şeklinde tepki gösterilip davacı ile görüşmeyi reddederek nişanı bozdukları anlaşılmaktadır. Bu hali ile davalının nişanı bozmasında kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla düğün davetiyesi basılan, düğün salonu kiralanan ve düğüne 9 gün kala nişanı bozma sebebini dul bir bayanla iş çıkışı çay içmeye gitmesi gösterilerek davacının ahlaksızlıkla suçlanıp küçük düşürülmesine neden olduğu olayda manevi tazminat koşulları bulunduğundan tazminata hükmedilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.’’ (Yargıtay 3. H.D. 26.04.2018 gün 2016/17785E. 2018/4632 K. sayılı ilamı)

Bu gönderiyi paylaş